petshop
kurtköy escort

deneme bonusu veren siteler deneme bonusu 2023 deneme bonusu veren siteler

Turan TOK
Köşe Yazarı
Turan TOK
 

HAÇINI KOYNUNDA TAŞIYANLAR

  Mustafa Kemal Atatürk diyor ki; “Muhterem milletime şunu tavsiye ederim ki, başına geçireceği insanların kanındaki asli cevheri tayin etmekten bir an yoksun olmasın.” İslam inancına göre kelime-i şahadet getirip müslüman olan bir kimsenin geçmişi geleceğine leke sürmez. Ancak yaşayışıyla davranış ve icraatlarıyla milletin dinini, dilini, tarih ve kültürünü hafife alıp karalamaya başlıyorsa o zaman da acaba aslına rücu mu ediyor diye sorulup “Bed asla necabet mi verir ün-i forma…”denilir. “Bir müslüman, bir delikten iki defa sokulmaz.” Diyor H.z Peygamber(sav). Bu millet iki dilli, iki dinlilerden çok çekti… Hala da bu noktalara dikkat çekmeye çalışanların başına neler getirildiği ortada… Göreneee, görene; köre nee; köre ne! Osmanlının çöküşünde iki dinli, iki dillilerin rolü çok büyük olmuştur. Savaş meydanlarında kazanılamayan başarı, “Ağacın içindeki kurt” formülü ile sağlanılmaya çalışılmış ve ciddi başarılar elde edilmiştir. Bu anlamda yabancı okullar, roller üstlenirlerken, değişik şekillerde uygulanan misyonerlik faaliyetleri ve misyonerlik okullarının icraatları bir aymazlık içinde uzun süre seyredilmiştir. İdari anlamda ikinci adam konumunda olan, zaman  zaman bütün yetkileri elinde toplayan 214 sadrazamın 78’i hariç gerisinin dönme ve devşirme oluşu sorgulamaya değer olsa gerekir. Yine “Çocuğu ana yetiştirir.” Düsturundan hareketle padişah efendilerimizin bir ikisinin eşi hariç diğerlerinin yabancı oluşu, devlet işlerine kınalı parmakların girmesini kolaylaştırmıştır. Bu hususta Prf.dr Ahmet Akgündüz’ün “Osmanlı’da Harem” adlı arşiv bilgilerine dayanan eseri okunmaya değer. Padişah efendilerimizin koynundaki ile devletin beynindeki güçleri bir araya gelince yıkılmak da mukadder olur. Osmanlı’nın yıkılış sebepleri pek çok ise de biz burada sadece bir misyonerin hayat hikâyesini okuyucularımızla paylaşarak boynundaki haçı gösteren mi, koynundaki haçı saklayan mı noktasına dikkatleri çekmeye çalışacağız. Osmanlının yıkılıp parsel parsel olmasında, İngilizlerin büyük rolü olmuştur. Hempher 1700’lerde İslam dünyasında sadece din adamı kimliği altında 5000 elemanımız görev yapıyordu der. 1700’lerde değişik alanlarda İngiliz servislerinin elemanları cirit atarlar. İngilizler 10-12 yaş grubu çocukları değişik testlere tabi tutarak uygun buldukları ülkelere değişik metotlarla yerleştirirler. İşte onlardan birisi… Mr. John, hayat hikâyesini şöyle anlatıyor: “Ben ve arkadaşım Herberc 10 yaşında iken; İngiliz misyon cemiyeti bizi İstanbul’a gönderdi. İngiliz Sefarethanesinde görev yapan, çocuğu olmayan Kavas Ali Ağa’ya çok altın vererek beni teslim ettiler. Bu çocuk senin oğlundur, ismi de İbrahim’dir dediler. Kendi inanç ve örfünüz ne ise onu öyle yetiştirirsin; ayda bir de Sefarethaneye getirirsin. Ali ağa Cihangirdeki evine götürüp zevcesi Gülsüm hanıma beni teslim etti. İşte evladımız oldu onu büyüteceğiz dedi. Don, gömlek ve entari dikip giydirdiler; elime on paralıkta kâğıt helvası alıp çocukların arasına salıverdiler. Konuşamadığım için beni dilsiz sanıyorlardı. Bir süre sonra konuşmaya ve çocuklarla oynamaya başladım. Sonra da mektepte okumaya gönderdiler. Kısa sürede okumayı öğrendim, sesim gürdü, Amme cüzünü ezbere okuyordum hocam bana iltifat ediyordu. Daha sonra ibtida-i ve rüştiye mekteplerine girdim Beyazıt camiinde Pala Bıyık Ali efendinin derslerine katılıp Sarf, Nahiv, Avamil, Kafiye, Mantık, Kelam, Fıkıh gibi dersleri okudum. Arapça dersinde birinciydim yaşım otuz olunca icazet aldım. Sunni müderris oldum. İngilizce, Fransızca, Ermenice, Arapça ve Türkçe konuştuğum için hariciye kaleminde 500 kuruş maaşla memur oldum. İngiltere Sefiri Reşit Paşayı ziyaret edip, Kavas Ali Ağanın mahdumunu işe aldığına memnun oldu diye söyleyince, Reşit paşa bana iltifat etti ve o günden itibaren siyasi ve harici işlerde beni çalıştırdı. Maaşım 2000 kuruşa çıkarıldı. Misyon cemiyetinden gelen emirle sakal ve bıyıklarımı kesip tam Avrupalı bir kıyafetle beni tanıyanların hayretli bakışları arasında Londra’ya döndüm.” İnsan haçını saklayınca, haçlı olmaktan kurtulmuyor. Daha da tehlikeli oluyor. Bu devletin bir ismi var TÜRKİYE, burada yaşayan insanların yasalarla belirlenmiş bir de ismi var TÜRK.”Ne mutlu Türküm diyene” ne mutlu Türk’ü ve Türkiye’yi sevene.
Ekleme Tarihi: 31 Ağustos 2013 - Cumartesi

HAÇINI KOYNUNDA TAŞIYANLAR

 

Mustafa Kemal Atatürk diyor ki; “Muhterem milletime şunu tavsiye ederim ki, başına geçireceği insanların kanındaki asli cevheri tayin etmekten bir an yoksun olmasın.”

İslam inancına göre kelime-i şahadet getirip müslüman olan bir kimsenin geçmişi geleceğine leke sürmez. Ancak yaşayışıyla davranış ve icraatlarıyla milletin dinini, dilini, tarih ve kültürünü hafife alıp karalamaya başlıyorsa o zaman da acaba aslına rücu mu ediyor diye sorulup “Bed asla necabet mi verir ün-i forma…”denilir.

“Bir müslüman, bir delikten iki defa sokulmaz.” Diyor H.z Peygamber(sav). Bu millet iki dilli, iki dinlilerden çok çekti… Hala da bu noktalara dikkat çekmeye çalışanların başına neler getirildiği ortada… Göreneee, görene; köre nee; köre ne!

Osmanlının çöküşünde iki dinli, iki dillilerin rolü çok büyük olmuştur. Savaş meydanlarında kazanılamayan başarı, “Ağacın içindeki kurt” formülü ile sağlanılmaya çalışılmış ve ciddi başarılar elde edilmiştir. Bu anlamda yabancı okullar, roller üstlenirlerken, değişik şekillerde uygulanan misyonerlik faaliyetleri ve misyonerlik okullarının icraatları bir aymazlık içinde uzun süre seyredilmiştir.

İdari anlamda ikinci adam konumunda olan, zaman  zaman bütün yetkileri elinde toplayan 214 sadrazamın 78’i hariç gerisinin dönme ve devşirme oluşu sorgulamaya değer olsa gerekir.

Yine “Çocuğu ana yetiştirir.” Düsturundan hareketle padişah efendilerimizin bir ikisinin eşi hariç diğerlerinin yabancı oluşu, devlet işlerine kınalı parmakların girmesini kolaylaştırmıştır. Bu hususta Prf.dr Ahmet Akgündüz’ün “Osmanlı’da Harem” adlı arşiv bilgilerine dayanan eseri okunmaya değer.

Padişah efendilerimizin koynundaki ile devletin beynindeki güçleri bir araya gelince yıkılmak da mukadder olur.

Osmanlı’nın yıkılış sebepleri pek çok ise de biz burada sadece bir misyonerin hayat hikâyesini okuyucularımızla paylaşarak boynundaki haçı gösteren mi, koynundaki haçı saklayan mı noktasına dikkatleri çekmeye çalışacağız.

Osmanlının yıkılıp parsel parsel olmasında, İngilizlerin büyük rolü olmuştur. Hempher 1700’lerde İslam dünyasında sadece din adamı kimliği altında 5000 elemanımız görev yapıyordu der.

1700’lerde değişik alanlarda İngiliz servislerinin elemanları cirit atarlar. İngilizler 10-12 yaş grubu çocukları değişik testlere tabi tutarak uygun buldukları ülkelere değişik metotlarla yerleştirirler. İşte onlardan birisi…

Mr. John, hayat hikâyesini şöyle anlatıyor: “Ben ve arkadaşım Herberc 10 yaşında iken; İngiliz misyon cemiyeti bizi İstanbul’a gönderdi. İngiliz Sefarethanesinde görev yapan, çocuğu olmayan Kavas Ali Ağa’ya çok altın vererek beni teslim ettiler.

Bu çocuk senin oğlundur, ismi de İbrahim’dir dediler. Kendi inanç ve örfünüz ne ise onu öyle yetiştirirsin; ayda bir de Sefarethaneye getirirsin. Ali ağa Cihangirdeki evine götürüp zevcesi Gülsüm hanıma beni teslim etti. İşte evladımız oldu onu büyüteceğiz dedi.

Don, gömlek ve entari dikip giydirdiler; elime on paralıkta kâğıt helvası alıp çocukların arasına salıverdiler. Konuşamadığım için beni dilsiz sanıyorlardı. Bir süre sonra konuşmaya ve çocuklarla oynamaya başladım.

Sonra da mektepte okumaya gönderdiler. Kısa sürede okumayı öğrendim, sesim gürdü, Amme cüzünü ezbere okuyordum hocam bana iltifat ediyordu. Daha sonra ibtida-i ve rüştiye mekteplerine girdim Beyazıt camiinde Pala Bıyık Ali efendinin derslerine katılıp Sarf, Nahiv, Avamil, Kafiye, Mantık, Kelam, Fıkıh gibi dersleri okudum. Arapça dersinde birinciydim yaşım otuz olunca icazet aldım. Sunni müderris oldum. İngilizce, Fransızca, Ermenice, Arapça ve Türkçe konuştuğum için hariciye kaleminde 500 kuruş maaşla memur oldum.

İngiltere Sefiri Reşit Paşayı ziyaret edip, Kavas Ali Ağanın mahdumunu işe aldığına memnun oldu diye söyleyince, Reşit paşa bana iltifat etti ve o günden itibaren siyasi ve harici işlerde beni çalıştırdı. Maaşım 2000 kuruşa çıkarıldı. Misyon cemiyetinden gelen emirle sakal ve bıyıklarımı kesip tam Avrupalı bir kıyafetle beni tanıyanların hayretli bakışları arasında Londra’ya döndüm.”

İnsan haçını saklayınca, haçlı olmaktan kurtulmuyor. Daha da tehlikeli oluyor. Bu devletin bir ismi var TÜRKİYE, burada yaşayan insanların yasalarla belirlenmiş bir de ismi var TÜRK.”Ne mutlu Türküm diyene” ne mutlu Türk’ü ve Türkiye’yi sevene.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve 19mayisgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.