Erbakan Hocanın tezgâhında 40 yılda ilmek ilmek sabırla dokunan kumaşın bütün motifleri millet, milliyet ve İslam hassasiyeti içinde dokunulmuş ve gömleğin markası “MİLLİ GÖRÜŞ!” olarak tescil edilmiştir. “Milli Görüş “gömleğinin kalite standartları milli ve dini hassasiyetlerin zedelenip irdelenmeden naslar çerçevesinde HAKK’ın rızasına uygun bir yolun takibi idi. Bu anlamda millet, milliyetçilik ve İslam’ın temel değerleri yol haritasının kilometre taşları olarak kabul edilmiştir. Milli görüş çerçevesinde “Milli Nizam” ve “Milli Selamet Partisi” adıyla partiler kurulmuş, ancak hep yolu kesilmiştir. Meydan Erbakan Hocanın ifadesiyle : “okuldan kaçan” ve “Milli Görüş” gömleğini çıkarmaya aday olanlar için açıldı. “Milli Görüş” gömleği sırttan çıkınca millet, milliyet ve milliyetçilik anlayışları da ayaklar altına alındı, dini ve milli hassasiyetler yok sayıldı. Milli görüş gömleği sırttan çıkarılınca ilk defa bir Müslümanın boynuna “Cesaret ödülü” madalyası takıldı. Pentagonda planlanan BOP eş başkanlığı gurur vesilesi yapılıp her fırsatta BOP eş başkanıyım diye öğünüldü. Peki,  “Milli Görüş” gömleği çıkarılınca kimin gömleği giyildi? Yeni gömleğin ölçülerini kime göre diktiler? Gömleği nelerin karşılığı giydirdiler? Bilinen şudur ki; 11 Eylül ikiz kuleler saldırısı bahane edilerek Başkan Bush tarafından uzun sürecek bir haçlı seferi ilan edilmiştir. Bu saldırı ile 22 İslam ülkesinin sınırlarının değiştirilip yeni uydu devletçikler oluşturulması hedeflenmiş, Türkiye’de haçlı seferlerinde haçlı ordusuyla beraber olmuştur. İktidara komşularla sıfır problem denilerek gelindi. Kavga etmedik komşu kalmadı. Bu yetmedi Irak, Libya, Suriye ve Mısır gibi ülkelerle kanlı bıçaklı olundu. Sayın Başbakanımız Memur-Sen iftar yemeğinde güzel bir konuşma yaparak dediler ki: “53 Mısırlı kardeşimizi katledenler bunun hesabını Allah’a nasıl verecekler. Yüz bine yakın insanı Suriye’de katleden katil ve yandaşları bunun hesabını ebedi âlemde nasıl verecekler? Tabi onların yanında olanlar da, onların destekçileri de en az onlar kadar suçlu.” Yukarıdaki ifadelere katılmamak mümkün değildir. Çünkü  “Haksız yere bir kişiyi öldürmek bütün insanlığı öldürmek gibidir.” buyurur, İlahi ferman… Bizim anlayamadığımız, ABD‘nin Irak’ta 2 milyon insanı katledip 50 binden fazla kadına tecavüz eden, camileri bombalayıp postallarıyla camileri kirleten Amerikan askerleri ile ilgili Başbakanımızın söyledikleridir. Sayın Başbakanımız 2003 yıllında The Wall Street gazetesine yaptığı açıklamalarında : “ABD’nin Irak’ta savaşan kahraman bay ve bayan askerlerinin en az zaiyatla ülkelerine mümkün olan en kısa zamanda dönmeleri temennisi ile duacıyız” sözlerini nasıl anlayıp yorumlayacağımızdır. Diğer bir husus, 1 Mart tezkeresinin TBMM’den geçmemesine rağmen ABD savaş uçaklarına Türk hava sahasının açılarak, Irak’ın başına bomba yağdırılışına izin verilmesi neticesinde ölenlerin, sakat kalanların, aklını yitirenlerin, ırzına geçilenlerin ve yetim kalanların durumudur. Acaba bunların vebali kimlerin boynunadır? Dönemin Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül şöyle söylüyor :“Irak savaşında ABD, İncirlik’i kullandı ve buradan 4 bin 990 sorti gerçekleştirildi.” Her sortide gökyüzünden Iraklının başına çiçek ve gül atılmadığına, bomba yağdırıldığına göre 2 milyona yakın ölenlerin, sakat kalanların, çıldıranların hesabını C.Hak acaba kimlerden sorar? Gömlek çıkınca İslami hassasiyetlerde kalmıyor. Domuz kasaplık hayvanlar listesine sokuluyor, zina suç olmaktan çıkarılıyor, Müslümanın başına bomba yağdıran gavurlara dua ediliyor!...Halk mı? % 50 siyle bu duaya amin diyor.  Yazıyı Sayın Başbakanın  “Katillerin yanında olanlar da, onların destekçileri de en az onlar kadar suçludur.”  Sözünü hatırlatıp noktayı Şems-i Tebrizi’ye koyduralım. Şemsi Tebrizi diyor ki:” YOLA ÇIKTIKLARINI YOLDA BULDUKLARINA DEĞİŞENLER, YOLUNU KAYBEDERLER”