Zamanı, mekanı ve bütün eşyayı yaratan Allah (c.c), insanı yaratılanların en güzeli ve en mükemmeli kılmıştır. Ayrıca bütün eşyayı onun emrine ve istifadesine amade etmiştir. Zaman, mekan içinde ve bütün eşya arasında söz ve davranışları güzel, çirkin, faydalı ve zararlı diye iki kısma ayırmıştır. Ölümü ve hayatı da emir ve yasakların arasında en güzel ameli kimin yapacağını imtihan etmek için yaratmıştır. Yolunu aydınlatmak için de kitaplar ve peygamberler göndermiştir. Kitabın ışığında, peygamberin önderliğinde her şeyin, her işin, her sözün iyisinin yararlısının yapılmasını emretmiş, kötü ve zararlılarını da yasaklamıştır. Her insandan önce inanmasını sonra da amel ve ahlak sahibi olmasını istemiş, olgun bir müslüman olmak için de emir ve yasaklar konusunda hassas olmayı şart koşmuştur. Buna göre dinimiz; doğrulara, iyiliklere, güzelliklere kapılarını açmış, yanlışlara, kötülüklere, çirkinliklere kapılarını kapatmıştır. Yanlışların en büyüğü şirktir. O, Kur'an-ı Kerim'in ifadesi ile "Zulmü Azim" büyük zulümdür. Şirkten sonra anne babaya asi olmak yanlışların başında ve yakıcı günahlar arasında sayılmıştır. Her türlü haksızlık zulümdür, zalimliktir. Şüphesiz ki Allah (c.c) zalimleri sevmez. Yalan şahitliği, yalan yere yemin etmek, bir kimsenin zarar görmesine sebep olmak gibi haller kötülüklerin başında gelmektedir. Kötülük ve hayasızlığın gizli, açık her türlüsü yasaktır. Sarhoşluk veren ve uyuşturucu olan maddelerin hepsi, kumarbazlık, tefecilik ve faizcilik gibi sıfatlar islamiyetin kabul etmediği, güzel ahlakla bağdaşmayan çirkinliklerdir. Hırsızlık, dolandırıcılık, sahtekarlık, hainlik, sıhhate zararı olan şeyleri yemek içmek gibi hasletler insan nefsi için zararlı ve yasak olan davranışlardır. Her yanlışın bir vebalinin olduğu unutulmamalıdır. Zira müslüman nefsane arzularına göre değil, kendisini yaratan Allah'ın emir ve yasaklarına kulak vererek, ilahi talimata göre hareket etmeyi kabullenen kimsedir.  Bunun dışına çıkmak insan ve müslüman olgunluğuna halel getirmektedir. Zina, birinin namusuna sözlü ve fiili tecavüzde bulunmak gıybet, iftira, başkaları ile eğlenmek, alay etmek, buhtan takmak gibi meziyetler de onurlu ve olgun insan mefhumu ile bağdaşmaz. Hased, kindarlık, dargınlık gibi durumlar peygamberimiz (a.s) in ifadesi ile sakınılması gereken açık seçik yanlışlıklardır. Olgun müslüman; eliyle, diliyle başkalarına zararı dokunmayan kimsedir. Bir yanlış, bir günah sadir olursa tevbe eder birilerine zararı dokunacak olursa özür dilemesini bilir. Tartı ve ölçülerini alırken fazla, verirken noksan yapmaz. Emanete riayet eder, ahdine vefa gösterir. Sırrı irşa etmez, dile vermez. İnsanlar arasında nifak çıkarmaktan korkar ve sakınır. Yeryüzünde bizzat ya da bilvasita fesat çıkarmaz, ortalığı karıştırmaz. Komşularına, etrafındakilere eza ve cefa etmez, başkalarının kusurlarını araştırma yerine kendi nefsinin muhasebesi ile meşgul olur. O' kendini büyük görmez, başkalarını hiçe saymaz. Kibirli değil mütevazidir. İyice bilmediği bir şey hakkında hüküm vermez. Su izanda bulunmaz. Günahkar birinin haberi ile harekete geçmez. Doğru olup olmadığını araştırır. Olgun müslüman iki yüzlülükten beridir. Zulmü alkışlamaz, zalimi sevmez. Bilinmelidir ki; sevap olan fiillerin sonuçları mutluluktur, olgunluktur; günah olan fiillerin sonuçları ise, hüsrandır, zillettir.