İnsan sevdiğini ister. Sevdiğini arar ve görmeyi arzu eder. Sevdiğini misafir etmekten, onu ağırlamaktan, izzet ikramda bulunmaktan mutlu ve memnun olur. Sevdiklerini misafir etmek ve memnun edebilmek için hazırlık yapar, çalışıp gayret sarf eder. Buluşup bir araya gelince de memnun ve mesrur olur.
Gelmesi ile şerefyab olduğumuz, geliyor diye Recep ve Şaban ayları boyunca gündüz gece demeden hazırlıklar yaptığımız on bir ayın sultanı mübarek Ramazan ayımızı sevgi ile karşılıyor, bağrımıza basıyoruz. O gelecek diye yapmaya çalıştığımız maddi ve manevi temizliklerimizin, dua ve niyazlarımızın, hayır ve hasenat nevinden işlerimizin, her türlü iyilik ve güzelliklerimizin buluğ çağımızdan bu günlerimize cümlesinin makbuliyetini niyaz ediyoruz. Bütün hatalarımızın örtülmesini, bütün günahlarımızın af ve mağfiretini, bu mübarek rahmet ayında Yüce Rabbimizden diliyoruz.
On bir aydan sonra bizleri bu mübarek oruç ayına, af ve mağfiret mevsimine, rahmet, bereket ortamına, dua ve istiğfarların dalga dalga yayılacağı, ibadetlerin zirveye ulaşacağı gün ve saatlere sağlık, afiyet ve huzur içinde erdiren Ulu Mevlamız’a sonsuz hamd-u senalar, Peygamber Efendimize ( a.s.) sayısız salat ve selamlar olsun!
Ramazan ayı on bir ayın sultanıdır. Zira “ Kadir Gecesi “ bu ayın içinde bir gecedir. “ Kadir Gecesi “ bin aydan daha hayırlıdır. Çünkü; Kur’an-ı Kerim bu ayda inzal olmuştur.
Ramazan ayı oruç ayıdır. Çünkü, İslam’ın beş temel esasından birisi olan oruç ibadeti Müslümanlara bu ayla sınırlı olarak farz kılınmıştır.
Ramazan ayı dua ayıdır. Çünkü duaların bu ayda daha çok müstecap olduğu Efendimiz ( a.s.) tarafından müjdelenmiştir. Bunun içindir ki sevinçliyiz ümitvarız.
Ramazan ayı ibadet, hayır hasenat ve yardımlaşma ayıdır. Çünkü, bu ayda yapılanların mükafatları diğer aylardan daha çok katlanacağı Fahri Alem ( a.s. ) tarafından bildirilmiştir. Bu vesileyle sevinçli ve sururluyuz.
“ Sahur “, “ İftar “, Ramazan ayına özgü “ teravih “, “ fitre “ gibi kavramları ile bu ay bolluk ayıdır, bereket ayıdır. Öyleyse nasıl sevinmez insan!
Oruç ibadeti sayesinde bolluk içerisinde olanlar kıtlık içerisinde olanları daha iyi anlayabilmektedir. Atalarımız; “ tok açın halinden anlamaz. “ Demiştir.
Oruç sabırlı olmayı da öğreten bir ibadettir. Enbiyalar Sultanı Efendimizin ifadesi ile; “ Oruç sabrın yarısıdır.“
Diğer iş ve ibadetlerde olduğu gibi “ istitaa “ yani gücü yetme oruç ibadetinde de esastır. Oruç tutma gücünü yaşı nedeniyle kaybetmiş ve güç bulması beklenmeyenler ile şifası umulmayan ölümcül hastalar için oruç tutma mükellefiyeti yoktur. Bu iki sınıf maddi durumları elveriyorsa oruçları mukabilinde fitye verirler. Bu da yoksa dua ederler. Ramazan ayında oruç tutamayacak derecede hasta olan, ancak iyileşmesi umulanlar ile özür sahibi kadınlar bu hallerinde oruç tutmaz, ancak sonradan tutamadıkları bu oruçlarına kaza ederler. Seferi olanlar içinde böyle bir ruhsat varsa da seferilerin oruçlarını tutmaları daha hayırlı görülmüştür.
Yarab! Bu ne coşku bu ne heyecan! Ellerimizi açtık. Gönüllerimizi yönelttik. Hoş geldin, sefalar getirdin. Merhaba, merhaba ey mübarek rahmet ayı Ramazan.
Mevlamız, Ramazan ayımızı Alem-i İslam ve bütün insanlık için hayırlara vesile kıl! Fuyuzatı Rabbaniyesinden müstefid olmayı, oruç ibadeti sevdalılarına tahsis edilen Reyyan kapısından cennete girmeyi nasip eyle! Amin.