On sekiz bin alem olarak ifade edilen kainatın ve mükevvenatın yegane haliki ve raziki olan Allah (c.c)’dır. Ondan başka yaratıcı yoktur. Onun dışında her şey sonradan ve onun tarafından yaratılmıştır. Mahlukatın içinde ekmel sıfatı ile müşerref olan, onurlandırılan ise insandır. Yaratılışında ki bu onurlandırılmanın yanında insan, rehber olarak kitap, murşid olarak da peygamberlerle ödüllendirilmiştir. Yüce Yaratıcı, yüzü sayfalar halinde dörtü de büyük kitaplar olmak üzere yüz dört kitap ve Kur’an’da ismi geçenler ve geçmeyenler olmak üzere pek çok peygamberler göndermiştir. Böylece insanların ufkunu aydınlatmak ve yolunu belirlemek suretiyle mükâfatlandırmıştır. İlahi kitapların ve peygamberlerin her biri bir kavme bir topluluğadır. Ancak Kur’an-ı Kerim ve Hz . Muhammed Mustafa (a.s) alemlere rahmettir. Kur’an-ı Kerim’de; O’nun hakkında, “Biz seni ancak alemlere rahmet olarak gönderdik.” buyurulmaktadır. Bu ikisi evrenseldir. Kainat bu ikisinin nuru ile aydınlanmaktadır. Şeref duymakta ve onurlanmaktadır. Mü'minler  ve müslümanlar bu ilahi armağanlara müteşekkirdir.  Bunlarla kıvanç duymaktadır. Onurludur, gururludur. “Ay dahi, güneş dahi nurundan Muhammed’in, cümle şekerler tadı, tadından Muhammed’in (a.s)” diyen ne güzel ve ne doğru demiştir. Biz inanır ve iman ederiz ki; her şey gibi dünyanın da bir sonu vardır. Bir gün gelecek dünyanın düzeni bozulacak “kıyamet” kopacak, insanlar rabbimizin emri ile tekrar dirilecektir. Herkes dünyada yaptıklarından Allah’ın büyük mahkemesinde sorguya çekilecektir. Amellerini bizzat görüp anlayacaktır. Haklı haksız adaleti ilahi ile ayırt edilecek,  kimin kimde hakkı var ise alınacaktır. Herkes yaptığı iyilik ve kötülüklerin karşılığını eksiksiz bulacaktır. Olumlu ya da olumsuz hiçbir gayret sonuçsuz kalmayacaktır Böyle bir günde efdaliyet itibari ile şüphe ve tereddüte  mahal olmadan mahlukatın en efdali, ins ve cinnin peygamberi, Kainatın Efendisi, Makam-ı Mahmud’un sahibi olan Muhammed Mustafa (a.s)’nın umuma ait şefaatı Allah’ın izni ile tecelli edecektir. Onun varlığı ile onurlanacaktır. Zira O, Kur’an-ın ifadesi ile alemlere rahmet için gelmiştir. Allah’ın sevgilisidir. Muvcudatın medarı iftiharıdır. O, olmasaydı kainat olmayacaktı. O, olmasaydı kainat karanlıkta kalacaktı. Eşya isimsiz olacak, gönüller aydınlanmayacaktı. O, gözlerin nuru gönüllerin sürurudur. Sevginin, saygının, şefkatın, merhametin, ,iffetin, hayanın,topyekün güzel ahlakın öncüsü ve örneğidir. Kendi ifadesi ile; O, güzel ahlakı tamamlamak için gönderilmiştir. Bütün güzelliklerin modeli O’dur. O, kainatın nuru, mü’minlerin onurudur. Hak onunla gelmiş, batıl onunla zail olmuştur. O, yüksektir, şereflidir, onurludur, iyilikperver, yardımseverdir. Kur’an-ın ifadesi ile mü’minler için rauftur, rahimdir (acır, merhamet eder). Mevlamızın varlığına, birliğine, onun kulluğuna, sevgili peygamberimizin ümmeti oluşumuza, kitapımız Kur’an-a ve dinimiz İslam’a şükreder, hamdederiz.  Bunlarla iftihar duyarız. Enbiyaların sultanı efendimize salat ve selamlarımızı arz eder, şefaatına nail olmayı Rabbimizden dileriz.