Bizi yoktan var eden (yaratan), varlığından haberdar eden, anbean, zaman be zaman, koruyan, kollayan, yaşatan, besleyen, büyüten, gözleyen, kontrol eden, yaşayabilmemiz için sayısız nimetler ihsan eden, günü geldiğinde öldüren, günü geldiğinde tekrar diriltecek olan Rabbimiz’e sonsuz hamdu senalar olsun. O’ bizi yaratmadan önce rızkımızı, yaşayabilmemiz için yaşama ortamımızı yaratmıştır. On Sekiz Bin alemin içinde en mükemmeli olan insanı “Ehsani Takvim“, yaratılışı en güzel ifadesi ile onurlandırmıştır. Sonsuz şükürler olsun! Karası, denizi, havası, suyu ve sayacak olsak sayılamayacak kadar nimetler ile dolu kainatı insanın emrine amade kılarak onurlandıran Rabbimiz’e dillerde dolanan, zihinlerde geçen hamd ve senalar ile sayısız hamdu senalar olsun! O’ bütün bu nimetler arasında yarattığı insana bilmediklerini öğreten, cehaletten kurtaran, yolunu ufkunu aydınlatan, ilim rutbesi ile onurlandırandır. O’ yaşama tarzının ne olduğunu, eşyanın nasıl kullanılacağını anlatmak, emir ve yasaklarını bildirmek için kitaplar ve bu kitapları tebliğ ile görevli, peygamberler göndermek sureti ile insanı muhatap alarak onurlandırmış ve şereflendirmiştir. İlk insan ve ilk peygamber Hz. Adem ( a.s. ), son peygamber Hz. Muhammed Mustafa ( a.s. ) ‘dir. Bu ikisi arasında Kur’anda ismi geçen ve geçmeyenler olmak üzere pek çok peygamber gelip geçmiştir. Biz cümlesini dilimiz ile ikrar, kalbimiz ile tasdik ederiz. Hepsi ile onur duyarız. Hepsi haktır ve sadıktır. Her peygamber bir kavme, bir topluluğa gönderilmiştir. Gönderildiği kavmi, toplumu Hak’ka davetle görevli kılınmıştır. Sadece Hz. Muhammed Mustafa ( a.s. )’ın gönderilişi böyle bir kavme, bir topluluğa değil bütün insanlığa, bütün cinlere, bütün kainatadır. O, diğer peygamberlerde olduğu gibi insanlık alemini; haktan, hakikatten, ilahi yoldan tamamen ayrıldığı bir dönemde dünyayı kaplayan dalalet kasırgasının insanlığı kasıp kavurduğu, kız çocuklarının yüz karası sayıldığı ve diri diri toprağa gömüldüğü, nikah mef’umunun olmadığı, birinci dereceden mahramiyete bile bakılmadığı bir dönemde, her türlü ahlaksızlığın hükümran olduğu, zulmün, işkencenin, kaba kuvvetin altında insanların inim inim inlediği bir ortamda, sevginin, saygının, adaletin sözü edilmeyen, insan onuru, şeref ve haysiyetinin hiçe sayıldığı, can ve mal emniyetinin olmadığı, ırz ve namusun ayaklar altına alındığı bir asırda çok zor bir görev olan güzel ahlakı tamamlamak üzere gönderilmişti. Onun ifadesi ile O; korkaklık, cimrilik, pislik ve tembellikten hiç hoşlanmıyordu. O, “ Rahmetenlil Alemin” olarak gönderilmiştir. O’ bütün mevcudatın onurudur. Kainat Onun yüzü suyu hürmetine yaratılmış, Onunla aydınlatılmıştır. O gündüzün güneşi gecenin ayıdır. Onunla gönüller aydınlanır, Onunla gönüller birbirine ısınır. O, sevginin, saygının, şefkat ve merhametin timsalidir. İlahi sevgi pınarından gönüllere açılan bir kanaldır. Güneşteki ışık, aydaki aydınlık, yüzlerdeki, alınlardaki nur, gözlerdeki parıltı Onunla ilintilidir. O, baştan ayağa nurdur, onun nuru kainatın onurudur. O, kitabımız olan Kur’an-ı Kerimde belli olan helal ve haramları iyi ile kötüyü, açık ve net olan emir ve yasakları eksiksiz ve noksansız olarak tebliğ etmiştir. Kur’an-ı Kerimin itikat, ibadet ve ahlak kuralları ile insanlığı hidayet ve kurtuluşa davet etmiştir. Bizler Yüce Rabbimize, dinimiz İslam’a, Kitabımız Kur’an’a Sevgili Peygamberimize ve diğer iman esaslarına inanır iman ederiz. Kutsal değerlerimiz ile onurlanır şeref duyarız.  Sevgili Peygamberimiz’in yolu Allah’ın yoludur. Onun hayatı onurludur. O bütün yönleriyle modeldir. Sayısız salat ve selamlarımız Onun, alinin ve ashabının üzerine olsun! Mevla şefaatine nail eylesin. Amin!