petshop
kurtköy escort

deneme bonusu veren siteler deneme bonusu 2023 deneme bonusu veren siteler

Ahmet ANAPALI
Köşe Yazarı
Ahmet ANAPALI
 

Menemen Provokasyonu, Derin Darbe 2

    Menemen 1930 ve Devrim Şehidi (!) KOPLAY Belli mihrakların provokasyon hareketini yerine getirmek için Menemen’e gelen ayyaş ve esrarkeş Mehmet, şehir meydanına diktirdiği sancağın etrafına mehdilik iddiası ile insanları çağırırken bu sıra dışı hadiseyi öğrenen jandarma yazıcısı Ali Efendi meydana gelerek Giritli Ayyaş Mehmet’ten ne istediklerini sormuş, Giritli de; “Git kumandanına söyle o gelsin. Bana top, kurşun işlemez” cevabını vermiştir. Ali Efendi durumu amiri yüzbaşı Fahri’ye haber verir. Yüzbaşı olay yerine gelir. “- Ne istiyorsunuz? Buradan derhal dağılın” der. Giritli Mehmet cevaplar; “- Ben mehdiyim! Şeriatı ilan ediyorum! Bana kimse karşı koyamaz! Çekil karşımdan! Yüzbaşı sessiz ve uysal bir şekilde çekilir. Alaydan asker istemekle yetinir. Alay da askerliğini yapmakta olan öğretmen Kubilay’ı çok küçük bir müfreze ile gönderir. Gönderir fakat,KUBİLAY’DA SİLAH, ASKERLERİNDE MERMİ YOKTUR.. kurbanlık koyun gibi adeta ölüme sürülürler. Hadiseye askeri savcının notlarından devam edelim: “… İhtiyat zabit vekili Kubilay Bey, süngü takmış askerlerini belediye meydanındaki kahve önünde bıraktıktan sonra, kendisi öne atılarak asilere dağılmalarını söylüyor ve mehdilik taslayan Giritli Mehmet’i kolundan tutarak çekiyor. Buna Giritli Mehmet silah atmak suretiyle karşılık veriyor ve zabit vekili Kubilay Bey’i ağır bir surette yaralıyor.” “… Yaralı Kubilay Bey’in oraya düştüğünü her nasılsa haber alan mehdi Giritli Mehmet, askerlerin kaçmasından ve halkın el çırpmasından ve bu suretle kendisine gösterilen yardımdan cüret alarak ortalığa bir dehşet havası salmak için bir anda cinai bir rol yapmak istiyor. Sanıklardan Ali oğlu Hasan’ın torbası içindeki bıçağı aldıktan sonra Şamdan Mehmet’le birlikte yaralı Kubilay Bey’in yanına gidiyor. Bıçağı ile bu vazife kurbanı Türk delikanlısını bir koyun boğazlar gibi boynundan keserek başını alıyor.”(1) Esrarkeş mehdi, zavallı yedek subayın bağ bıçkısıyla başını kesmekle kalmıyor, tam da delilere has bir canilikle avucuna doldurduğu kanı içiyor. Zavallı asteğmenin kesik başının tepesine geçirildiği bayrak yakındaki bir bakkaldan satın alınan bir iple elektrik direğine bağlanıyor. Mahkemenin adaletine bakınız ki, bu ipin kendisinden alındığı ve bunun dışında hadise ile uzaktan yakından hiçbir alâkası olmayan Yahudi esnaf Hayim oğlu Josef’te idam ediliyor. Bu gayri Müslim vatandaşın ateşli bir Serbest Cumhuriyet Fırkası taraftarı olduğunu, o seçimde tüm yurtta Serbest Fırka’yı destekleyen gayri Müslim azınlığa gözdağı vermek için asıldığını, olayın üzerinden 60 sene geçtikten sonra ancak öğrenebilecektik. Bu esnada alaydan gelen askeri müfrezeler Menemen’in etrafını sarıyorlar. Menemen’in etrafını sarıyorlar. Olaylara müdahil olan iki de mahalle bekçisi var. Biri çıkan çatışmada başından vuruluyor. Sanki bütün Menemen halkı isyan etmiş gibi şehrin etrafını saran tepelere, toplar, makineli tüfekler yerleştiriliyor. Yani şehir kuşatma altına alınıyor. Dört bir taraftan şehir meydanına ateş başlıyor. Adeta Menemen işgal edilmektedir. Saatlerce ağır ve hafif silahlarla şehir kalbura çevriliyor. Giritli ayyaş Mehmet, Şamdan Mehmet ve Sütçü Mehmet oracıkta makineli tüfeklerle delik deşik oluyorlar. Alnından yaralanan asi Mehmet Emin yaralı yakalanıyor. Kafası son çektikleri esrardan dolayı halâ dumanlı olan asi, yarı baygın bir halde ipe sapa gelmeyen laflar ediyor: “…Beni ateşe atsanız da İbrahim Peygamber gibi yanmam ulan. Ölen arkadaşlarım dirilecek, hayatımızı Kıtmir kurtaracak!”(2) İşte meşhur “Menemen Olayı” mahkeme zabıtlarına göre budur. Olay bu kadardır ama sonuçları bu kadar değildir. Olayların hemen arkasından korkunç bir zulüm fırtınası başlar. İstanbul’dan Sarıkamış’a, Van’dan Kayseri’ye kadar bütün bir yurtta terör estirilir. Olayla uzak yakın hiçbir alâkası olmayan insanlar tutuklanarak Menemen’e getirilir. Olayın mağdurlarının başında ünlü Nakşi şeyhi Esad Efendi gelmektedir. Olaydan bir hafta sonra 1 Ocak 1931 tarihinde TBMM’de Başbakan İnönü resmi açıklamayı yapar. Açıklamanın içinde geçen “din”, “laiklik”, “Şeriat” kelimelerinden Ankara’dakilerin kimi hedef almak istedikleri anlaşılmıştır. Hedef yine mazlum ve mağdur Müslüman halk ve onun saygı duyduğu dini şahsiyetlerdir. Yine bildik süreç işler: önce sahibinin sesi olan yarı resmi kalemler tasfiye edilecek kesim ve kişiler hakkında kampanya başlatırlar. İsimler yukarıdan gelmiştir. Onlar hedefi işaretleyip geri çekildikten sonra, yerlerine kolluk güçleri alır. Kolluk güçleri hedef gösterilen isimleri toplayıp mahkemeye sevk eder. Artık son işlem kalmıştır. Zurnanın son deliği olan ideolojik yargı kurumu sürece son noktayı koyar ve muhaliflerin işini bitirir. Bu bildik süreci başlatan da her seferinde yarı resmi Hakimiyet-i Milliye gazetesidir. O yaylım ateşine başlayınca, Ankara’ya göbeğinden bağlı basın hep birden hedef gösterilen noktayı dövmeyi bir görev bilirler. Hakimiyet-i Milliye’ye baktığımızda, Mustafa Kemal Paşa’nın ne düşündüğünü anlarız. Beklenen olmuştur. Resmi ideolojinin sesi olan bu gazete, bu tertip bahanesiyle bütün Menemen halkını hedef göstermektedir: “… bu trajedinin hareketsiz, sabit seyircileri kimlerdir? Laik, muasır Türkiye Cumhuriyetinin vatandaşları… işte asıl felâket buradadır!”(3) Siirt milletvekili Mahmut Esat Bozkurt ise provokasyonun asıl hedefini gösteriyor: sufi kesimler. Hakimiyet’i Milliye’deki yazısında diyor ki: “… Tekkeleri kapattık fakat dervişler yaşıyor”(4) Mahmut Esad’ın yazdıklarını, daha evvel dile getirdiğimiz malum süreç çerçevesinde anlamak gerekir. Yani yukarıdan belirlenen hedefler önce kiralık kalemşorlar tarafından dövülmektedir. Karar verilmiş, infaz için kılıf hazırlanmaktadır. Bu olay bahanesiyle infaz edileceklerin listesi, daha Menemen olayından iki ay evvel Bursa Adapalas Otelinde kurulan bir içki sofrasının başında düzenlenmiştir. Bu listede Şeyh Esat Efendi ve adamları mevcuttur. Fakat hadisenin üzerinden tam seksen sene geçmesine rağmen halâ, Genel Kurmay Başkanlığının resmi web sitesinde Devrim Şehidi (!) Kubilay’ın adı neden “KOPLAY” olarak geçmektedir? Ve KOPLAY ne demektir? Bu hadiseden dolayı topyekün Menemen halkı neden cezalandırılmıştır? Yakın tarihlere kadar Menemen memurlar için neden sürgün bölgesi olmuştur? gibi sorular halâ cevaplanmamıştır. 3. Bölümde: Derviş Mehmet ile masum köyleri yaşlı, kadın, çocuk demeden içindekiler ile beraber yakan milli mücadele yıllarında Anadolu halkını haraca bağlayan vermeyi reddedenleri de canlı canlı yakan Çerkez Ethem’in bu sadist ordusu ile bağlantısı var mıdır? Ayyaş Mehdi Mehmet ve adamlarının banka hesaplarına iş bitiminde kim ne kadar para yatırmayı vaat etmiştir? İsyancılar ile konuşup şehri terk eden ve Kubilay’ı asilerle baş başa bırakan Yüzbaşı Fahri’ye bu hareketinden dolayı ceza verilmiş midir? Olayın yaşandığı saatlerde henüz hiçbir askeri birlik olay yerine intikal etmeden hangi gazeteler bir sonraki gün için gazetelerinde Menemen isyanı ile ilgili nasıl başlıklar atmışlardır.? Olaydan sonra Menemen’e gelen askeri birlik sadece 11 kişi olan isyancılar için bir savaş gibi şehri top mermileri ve makineli tüfeklerle kalbura çevrilmesi delilleri ortadan kaldırmak şeklinde anlaşılabilir mi? Kaynaklar:  1- Kemal Üstün, Askeri Savcının mütalaasından, s. 68-69  2- Milliyet, 26 Aralık 1930. 3- Hakimiyet-i Milliye, 31 Aralık 1930. 4- Mustafa İslamoğlu, İslami Hareketler ve Kıyamlar Tarihi, s.730.  
Ekleme Tarihi: 15 Aralık 2012 - Cumartesi

Menemen Provokasyonu, Derin Darbe 2

 

 

Menemen 1930 ve Devrim Şehidi (!) KOPLAY


Belli mihrakların provokasyon hareketini yerine getirmek için Menemen’e gelen ayyaş ve esrarkeş Mehmet, şehir meydanına diktirdiği sancağın etrafına mehdilik iddiası ile insanları çağırırken bu sıra dışı hadiseyi öğrenen jandarma yazıcısı Ali Efendi meydana gelerek Giritli Ayyaş Mehmet’ten ne istediklerini sormuş, Giritli de; “Git kumandanına söyle o gelsin. Bana top, kurşun işlemez” cevabını vermiştir. Ali Efendi durumu amiri yüzbaşı Fahri’ye haber verir. Yüzbaşı olay yerine gelir.

“- Ne istiyorsunuz? Buradan derhal dağılın” der. Giritli Mehmet cevaplar;
“- Ben mehdiyim! Şeriatı ilan ediyorum! Bana kimse karşı koyamaz! Çekil karşımdan!
Yüzbaşı sessiz ve uysal bir şekilde çekilir. Alaydan asker istemekle yetinir. Alay da askerliğini yapmakta olan öğretmen Kubilay’ı çok küçük bir müfreze ile gönderir. Gönderir fakat,KUBİLAY’DA SİLAH, ASKERLERİNDE MERMİ YOKTUR.. kurbanlık koyun gibi adeta ölüme sürülürler.


Hadiseye askeri savcının notlarından devam edelim:
“… İhtiyat zabit vekili Kubilay Bey, süngü takmış askerlerini belediye meydanındaki kahve önünde bıraktıktan sonra, kendisi öne atılarak asilere dağılmalarını söylüyor ve mehdilik taslayan Giritli Mehmet’i kolundan tutarak çekiyor. Buna Giritli Mehmet silah atmak suretiyle karşılık veriyor ve zabit vekili Kubilay Bey’i ağır bir surette yaralıyor.”


“… Yaralı Kubilay Bey’in oraya düştüğünü her nasılsa haber alan mehdi Giritli Mehmet, askerlerin kaçmasından ve halkın el çırpmasından ve bu suretle kendisine gösterilen yardımdan cüret alarak ortalığa bir dehşet havası salmak için bir anda cinai bir rol yapmak istiyor. Sanıklardan Ali oğlu Hasan’ın torbası içindeki bıçağı aldıktan sonra Şamdan Mehmet’le birlikte yaralı Kubilay Bey’in yanına gidiyor. Bıçağı ile bu vazife kurbanı Türk delikanlısını bir koyun boğazlar gibi boynundan keserek başını alıyor.”(1)

Esrarkeş mehdi, zavallı yedek subayın bağ bıçkısıyla başını kesmekle kalmıyor, tam da delilere has bir canilikle avucuna doldurduğu kanı içiyor.


Zavallı asteğmenin kesik başının tepesine geçirildiği bayrak yakındaki bir bakkaldan satın alınan bir iple elektrik direğine bağlanıyor. Mahkemenin adaletine bakınız ki, bu ipin kendisinden alındığı ve bunun dışında hadise ile uzaktan yakından hiçbir alâkası olmayan Yahudi esnaf Hayim oğlu Josef’te idam ediliyor. Bu gayri Müslim vatandaşın ateşli bir Serbest Cumhuriyet Fırkası taraftarı olduğunu, o seçimde tüm yurtta Serbest Fırka’yı destekleyen gayri Müslim azınlığa gözdağı vermek için asıldığını, olayın üzerinden 60 sene geçtikten sonra ancak öğrenebilecektik.

Bu esnada alaydan gelen askeri müfrezeler Menemen’in etrafını sarıyorlar. Menemen’in etrafını sarıyorlar. Olaylara müdahil olan iki de mahalle bekçisi var. Biri çıkan çatışmada başından vuruluyor. Sanki bütün Menemen halkı isyan etmiş gibi şehrin etrafını saran tepelere, toplar, makineli tüfekler yerleştiriliyor. Yani şehir kuşatma altına alınıyor. Dört bir taraftan şehir meydanına ateş başlıyor. Adeta Menemen işgal edilmektedir. Saatlerce ağır ve hafif silahlarla şehir kalbura çevriliyor.


Giritli ayyaş Mehmet, Şamdan Mehmet ve Sütçü Mehmet oracıkta makineli tüfeklerle delik deşik oluyorlar. Alnından yaralanan asi Mehmet Emin yaralı yakalanıyor. Kafası son çektikleri esrardan dolayı halâ dumanlı olan asi, yarı baygın bir halde ipe sapa gelmeyen laflar ediyor:
“…Beni ateşe atsanız da İbrahim Peygamber gibi yanmam ulan. Ölen arkadaşlarım dirilecek, hayatımızı Kıtmir kurtaracak!”(2)


İşte meşhur “Menemen Olayı” mahkeme zabıtlarına göre budur.
Olay bu kadardır ama sonuçları bu kadar değildir. Olayların hemen arkasından korkunç bir zulüm fırtınası başlar. İstanbul’dan Sarıkamış’a, Van’dan Kayseri’ye kadar bütün bir yurtta terör estirilir. Olayla uzak yakın hiçbir alâkası olmayan insanlar tutuklanarak Menemen’e getirilir. Olayın mağdurlarının başında ünlü Nakşi şeyhi Esad Efendi gelmektedir.


Olaydan bir hafta sonra 1 Ocak 1931 tarihinde TBMM’de Başbakan İnönü resmi açıklamayı yapar. Açıklamanın içinde geçen “din”, “laiklik”, “Şeriat” kelimelerinden Ankara’dakilerin kimi hedef almak istedikleri anlaşılmıştır. Hedef yine mazlum ve mağdur Müslüman halk ve onun saygı duyduğu dini şahsiyetlerdir.


Yine bildik süreç işler: önce sahibinin sesi olan yarı resmi kalemler tasfiye edilecek kesim ve kişiler hakkında kampanya başlatırlar. İsimler yukarıdan gelmiştir. Onlar hedefi işaretleyip geri çekildikten sonra, yerlerine kolluk güçleri alır. Kolluk güçleri hedef gösterilen isimleri toplayıp mahkemeye sevk eder. Artık son işlem kalmıştır. Zurnanın son deliği olan ideolojik yargı kurumu sürece son noktayı koyar ve muhaliflerin işini bitirir.


Bu bildik süreci başlatan da her seferinde yarı resmi Hakimiyet-i Milliye gazetesidir. O yaylım ateşine başlayınca, Ankara’ya göbeğinden bağlı basın hep birden hedef gösterilen noktayı dövmeyi bir görev bilirler.


Hakimiyet-i Milliye’ye baktığımızda, Mustafa Kemal Paşa’nın ne düşündüğünü anlarız. Beklenen olmuştur. Resmi ideolojinin sesi olan bu gazete, bu tertip bahanesiyle bütün Menemen halkını hedef göstermektedir:
“… bu trajedinin hareketsiz, sabit seyircileri kimlerdir? Laik, muasır Türkiye Cumhuriyetinin vatandaşları… işte asıl felâket buradadır!”(3)
Siirt milletvekili Mahmut Esat Bozkurt ise provokasyonun asıl hedefini gösteriyor: sufi kesimler. Hakimiyet’i Milliye’deki yazısında diyor ki:
“… Tekkeleri kapattık fakat dervişler yaşıyor”(4)


Mahmut Esad’ın yazdıklarını, daha evvel dile getirdiğimiz malum süreç çerçevesinde anlamak gerekir. Yani yukarıdan belirlenen hedefler önce kiralık kalemşorlar tarafından dövülmektedir. Karar verilmiş, infaz için kılıf hazırlanmaktadır. Bu olay bahanesiyle infaz edileceklerin listesi, daha Menemen olayından iki ay evvel Bursa Adapalas Otelinde kurulan bir içki sofrasının başında düzenlenmiştir. Bu listede Şeyh Esat Efendi ve adamları mevcuttur.


Fakat hadisenin üzerinden tam seksen sene geçmesine rağmen halâ, Genel Kurmay Başkanlığının resmi web sitesinde Devrim Şehidi (!) Kubilay’ın adı neden “KOPLAY” olarak geçmektedir? Ve KOPLAY ne demektir? Bu hadiseden dolayı topyekün Menemen halkı neden cezalandırılmıştır? Yakın tarihlere kadar Menemen memurlar için neden sürgün bölgesi olmuştur? gibi sorular halâ cevaplanmamıştır.


3. Bölümde: Derviş Mehmet ile masum köyleri yaşlı, kadın, çocuk demeden içindekiler ile beraber yakan milli mücadele yıllarında Anadolu halkını haraca bağlayan vermeyi reddedenleri de canlı canlı yakan Çerkez Ethem’in bu sadist ordusu ile bağlantısı var mıdır?


Ayyaş Mehdi Mehmet ve adamlarının banka hesaplarına iş bitiminde kim ne kadar para yatırmayı vaat etmiştir?


İsyancılar ile konuşup şehri terk eden ve Kubilay’ı asilerle baş başa bırakan Yüzbaşı Fahri’ye bu hareketinden dolayı ceza verilmiş midir?

Olayın yaşandığı saatlerde henüz hiçbir askeri birlik olay yerine intikal etmeden hangi gazeteler bir sonraki gün için gazetelerinde Menemen isyanı ile ilgili nasıl başlıklar atmışlardır.?


Olaydan sonra Menemen’e gelen askeri birlik sadece 11 kişi olan isyancılar için bir savaş gibi şehri top mermileri ve makineli tüfeklerle kalbura çevrilmesi delilleri ortadan kaldırmak şeklinde anlaşılabilir mi?

Kaynaklar: 
1- Kemal Üstün, Askeri Savcının mütalaasından, s. 68-69 
2- Milliyet, 26 Aralık 1930.
3- Hakimiyet-i Milliye, 31 Aralık 1930.
4- Mustafa İslamoğlu, İslami Hareketler ve Kıyamlar Tarihi, s.730.

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve 19mayisgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.