Toplum hayatında huzurlu, sağlıklı ve güven dolu bir ortamda yaşamanın büyük önemi vardır. Birlikte yaşamak durumunda olan insanların, birbirlerinin hak ve hukukuna saygı duymaları toplum huzuru ve güveni açısından temel bir gerekliliktir. Bu huzur ve güveni temine yönelik birtakım usul ve esaslara riayet etmek; her şeyden önce, o toplumu oluşturan fertler için gereklidir. Aksi halde toplumda kargaşa, anarşi, güvensizlik ve haksızlık baş gösterir.
Emin, güvenilir kişi olmak, bir ahlak ilkesi olduğu kadar da dinimizin önemli bir hükmüdür. Peygamberimiz (s.a.v.), daha peygamber olmadan önce, içinde yaşadığı putperest cahiliye toplumu tarafından bile dost-düşman her kesimin güvenini kazandığı için ‘Emin’ unvanını almıştı. O, ‘Muhammedü’l-Emin/Güvenilir Muhammed” diye anılıyor, dürüst kişiliği ile saygı görüyordu
Aslında iman ile emniyet, mümin ile emin aynı kökten gelen kelimeler olduğundan mümin, itimat edilen, güvenilen, güven veren, kendisine emanet edilen şeyi koruyan, asla hainlik yapmayan kişi demektir. O kendisine verilen emaneti korur, sözünde durur, sır olarak saklanan sözü ifşa etmez. Yalan söylemek, vadinde durmamak ve emanete hıyanet etmek müminin eminlik vasfını zedelediği gibi ikiyüzlü ve münafık olmanın da alametidir.
Mümin sadece konuşması konusunda doğru olmakla kalmaz, niyeti, verdiği kararlarla, bu kararları gerçekleştirme tarzı, dini ve ahlakî davranışları itibariyle de doğruluk üzerine bulunur. Emin ve dürüst kişi, dini ve ahlakî hayatta zikzak yapmaz, yön değiştirmez, istikamet üzere azimle yürür. Herkese güven verir, yapay ve tutarsız davranışlar dürüstlükle bağdaşmaz. Allah Teâlâ da dürüst insanları överken; “Şüphesiz ‘Rabbimiz Allah’tır’ deyip de, sonra dosdoğru olanlar var ya, onların üzerine akın akın melekler iner ve derler ki: ‘Korkmayın, üzülmeyin, size (dünyada iken) vadedilmekte olan cennetle sevinin!” Fussilet, 41/30. buyurmaktadır. Kur’an’ın Hz. Peygamber’e “Emrolunduğun gibi dosdoğru ol” Hud, 11/112 şeklindeki hitabı, aynı zamanda onun şahsında bütün müminlere yöneliktir.
İslam dininde insan davranışlarında dürüstlük, samimiyet, içtenlik ve güven esastır. Gerçek dost gibi görünüp, arkadan çekiştirmek ve aleyhte bulunmak dinin onaylamadığı, sahte davranış biçimlerindendir. Efendimizin buyurduğu gibi; Müslüman elinden ve dilinden Müslümanların zarar görmediği kimse olmak mecburiyetindedir.
Birbirine güvenmeyen fertlerden oluşan bir toplum geleceğinden emin olamaz. Güven duygusu olmayan toplumlarda birlik ve beraberlikten, huzur ve mutluluktan söz edilemez. Peygamberimiz (s.a.v.) “Bizi aldatan bizden değildir” buyurarak hile ve aldatmanın hayatta her türlü olumsuzluğa sebep olabileceğine dikkatlerimizi çekmiştir.
Müslüman, dünyanın geçici olduğunu, yaptığı her şeyden âhirette sorguya çekileceğini düşünerek, hayatını Kur’an ve Sünnet’e göre şekillendirmeli ve bu çizgide yaşama gayretini göstermelidir.