petshop
kurtköy escort

deneme bonusu veren siteler deneme bonusu 2023 deneme bonusu veren siteler

MİNİMALİST MİSİN HACIM?

Eğitim 25.05.2022 - 11:16, Güncelleme: 10.02.2023 - 01:39 2248+ kez okundu.
 

MİNİMALİST MİSİN HACIM?

“Hayat nasıl gidiyor?” diye sormuş olsak pek çoğunuzun anlatacağı pek çok hikâyeyi dinleriz. Kimi eşinden, kimi işinden, kim çocuğundan, kimi gocuğundan…
İnsanların artık her şeyleri var. Arabaları, evleri, evlerde her türlü eşyaları, türlü türlü kıyafetleri, envai çeşit ayakkabıları… Küresel güçler ellerindeki basılı ve görsel medya unsurlarıyla ihtiyacımız olmayan her şeyi bize aldırtmaya muktedir oluyor. Hiç ihtiyaç değilken ikinci, üçüncü yahut bilmem kaçıncı ayakkabıyı kargo bir gün sonra kapına getiriyor. Hamur karıştırma makinesi alan yeni evli bir hanımefendi, halı sahada maç yapabilmek için halı saha ayakkabısı alan ve hayatında hiç halı saha maçı yapmamış bir beyefendi, evde bir tane elektrikli süpürge varken robot süpürge alan bir başkası ve bilmem daha ne kadar fazlası… Evlerimiz alışveriş merkezleri gibi oldu. Eşyadan geçilmiyor. Her evde yeni alınan eşyalara yer açılmak için büyük bir çaba sarf ediliyor. Yer bulunamayınca da en hoşa gitmeyen ve en eski olandan itibaren çöpe atmalar (geri dönüşüm demedim, dikkat ediniz!) büyük bir hızla devam ediyor. Peki, bu kadar alışveriş; bu kadar mal mülk alınıyor da insana mutluluk veriyor mu? Mutlu bireyler anketinde ülkemiz kaçıncı sıralarda? Üstelik ekonomik krizi ve yüksek enflasyonu yaşadığımız bu günlerde bu alışveriş çılgınlığına siz bir anlam verebiliyor musunuz? Dünya çok büyük bir hızla dönüyor. Bizler de dünyanın içinde kendi hız trenimizde bambaşka bir şekilde, belki de tarihimizde hiç görülmedik bir şekilde vertigosu tutmuşlar gibi başımız döne döne yaşayıp duruyoruz. Mutlu değiliz! Evlerimizi eşyalarla doldurarak, ikinci/üçüncü bilmem kaçıncı evleri alarak, kapılarımızın önüne arabalar çekerek mutlu olamayacağız. Her geçen gün eski mutluluğumuzu aramaya devam edeceğiz. Evliliklere dikkat ettiniz mi? Tam bir ticari ortaklık, limitet şirket kurar gibi yapılan pazarlıklar… Kadın eşin çalışması koşulu bu günlerde duyduğum en çirkin şart. İki maaşlı ev olacakmış. İki maaşlı olursa hemen birinin maaşı ev taksitine ayrılacakmış. Diğerinin maaşıyla rahat rahat geçinilirmiş! Eşlerin her ikisinin de çalıştığı pek çok ticari ortaklık çok kısa sürede bitiyor. Boşanmaların haddi hesabı yok! Eşyalar, maaşlar, eşlerden birinin maaşıyla alınıyor da evlilikleri neden bir yastıkta kocamakla eş hale getiremiyoruz? “Dünyaya alışan şiir yazamaz!” diyen İsmet Özel ağabeyimizin ifadesini şöyle ifade edeyim: “Eşyaya, paraya, mala/mülke çalışan mutluluğa ulaşamaz!” Minimalist Japonlar! Japonlar çözümü kendilerince bulmuş. Dünyaya teknoloji, bilim, kültür satan bu adamlar kendilerine eşya alma konusunda cimri davranıyorlar. Minimalist yaşam tarzını ortaya çıkarmışlar. Tek gözlü bir oda, odanın köşesinde küçük bir tuvalet ve banyo, bir kase ve yanında birer kaşık çatal, dörder adet gömlek/pantolon/çorap vs., yerde halı yok, yatabileceği bir yatak, o kadar eşya işte. Videodaki Japon genç mutluluğunu, sade yaşamın verdiği enerjik yaşantısını dile getiriyor. Dönüp bizim de evlerimize bakmamız lazım. Evlilik hazırlığındaki gençlere alışveriş listesini ve hayatlarına ipotek altına alan harcamalarına bakalım. Ödenemeyen taksitleri, bu ödenemeyen taksitlerin evlerde oluşturduğu huzursuzlukları inceleyelim. Dönüp bir de bundan otuz/kırk yıl önceki evliliklere bakalım. Bir yerlerde bir şeyler eksik, herkes görüyor ama elini taşın altına koymayı kimseler düşünmüyor. Hayırlısını versin Rabbim. Vesselam.
“Hayat nasıl gidiyor?” diye sormuş olsak pek çoğunuzun anlatacağı pek çok hikâyeyi dinleriz. Kimi eşinden, kimi işinden, kim çocuğundan, kimi gocuğundan…

İnsanların artık her şeyleri var. Arabaları, evleri, evlerde her türlü eşyaları, türlü türlü kıyafetleri, envai çeşit ayakkabıları…

Küresel güçler ellerindeki basılı ve görsel medya unsurlarıyla ihtiyacımız olmayan her şeyi bize aldırtmaya muktedir oluyor. Hiç ihtiyaç değilken ikinci, üçüncü yahut bilmem kaçıncı ayakkabıyı kargo bir gün sonra kapına getiriyor. Hamur karıştırma makinesi alan yeni evli bir hanımefendi, halı sahada maç yapabilmek için halı saha ayakkabısı alan ve hayatında hiç halı saha maçı yapmamış bir beyefendi, evde bir tane elektrikli süpürge varken robot süpürge alan bir başkası ve bilmem daha ne kadar fazlası…

Evlerimiz alışveriş merkezleri gibi oldu. Eşyadan geçilmiyor. Her evde yeni alınan eşyalara yer açılmak için büyük bir çaba sarf ediliyor. Yer bulunamayınca da en hoşa gitmeyen ve en eski olandan itibaren çöpe atmalar (geri dönüşüm demedim, dikkat ediniz!) büyük bir hızla devam ediyor.

Peki, bu kadar alışveriş; bu kadar mal mülk alınıyor da insana mutluluk veriyor mu?

Mutlu bireyler anketinde ülkemiz kaçıncı sıralarda?

Üstelik ekonomik krizi ve yüksek enflasyonu yaşadığımız bu günlerde bu alışveriş çılgınlığına siz bir anlam verebiliyor musunuz?

Dünya çok büyük bir hızla dönüyor. Bizler de dünyanın içinde kendi hız trenimizde bambaşka bir şekilde, belki de tarihimizde hiç görülmedik bir şekilde vertigosu tutmuşlar gibi başımız döne döne yaşayıp duruyoruz.

Mutlu değiliz! Evlerimizi eşyalarla doldurarak, ikinci/üçüncü bilmem kaçıncı evleri alarak, kapılarımızın önüne arabalar çekerek mutlu olamayacağız. Her geçen gün eski mutluluğumuzu aramaya devam edeceğiz.

Evliliklere dikkat ettiniz mi?

Tam bir ticari ortaklık, limitet şirket kurar gibi yapılan pazarlıklar… Kadın eşin çalışması koşulu bu günlerde duyduğum en çirkin şart. İki maaşlı ev olacakmış. İki maaşlı olursa hemen birinin maaşı ev taksitine ayrılacakmış. Diğerinin maaşıyla rahat rahat geçinilirmiş! Eşlerin her ikisinin de çalıştığı pek çok ticari ortaklık çok kısa sürede bitiyor. Boşanmaların haddi hesabı yok! Eşyalar, maaşlar, eşlerden birinin maaşıyla alınıyor da evlilikleri neden bir yastıkta kocamakla eş hale getiremiyoruz?

“Dünyaya alışan şiir yazamaz!” diyen İsmet Özel ağabeyimizin ifadesini şöyle ifade edeyim: “Eşyaya, paraya, mala/mülke çalışan mutluluğa ulaşamaz!”

Minimalist Japonlar!

Japonlar çözümü kendilerince bulmuş. Dünyaya teknoloji, bilim, kültür satan bu adamlar kendilerine eşya alma konusunda cimri davranıyorlar. Minimalist yaşam tarzını ortaya çıkarmışlar. Tek gözlü bir oda, odanın köşesinde küçük bir tuvalet ve banyo, bir kase ve yanında birer kaşık çatal, dörder adet gömlek/pantolon/çorap vs., yerde halı yok, yatabileceği bir yatak, o kadar eşya işte.

Videodaki Japon genç mutluluğunu, sade yaşamın verdiği enerjik yaşantısını dile getiriyor. Dönüp bizim de evlerimize bakmamız lazım. Evlilik hazırlığındaki gençlere alışveriş listesini ve hayatlarına ipotek altına alan harcamalarına bakalım. Ödenemeyen taksitleri, bu ödenemeyen taksitlerin evlerde oluşturduğu huzursuzlukları inceleyelim. Dönüp bir de bundan otuz/kırk yıl önceki evliliklere bakalım. Bir yerlerde bir şeyler eksik, herkes görüyor ama elini taşın altına koymayı kimseler düşünmüyor.

Hayırlısını versin Rabbim. Vesselam.

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve 19mayisgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.